Quantcast
Channel: SAĞLIK GAZETESi - Türkiye'nin Sağlık Habercisi »Çocuk Sağlığı

Diş taşı neden oluşur?

$
0
0

Diş Hekimi ve Protez Uzmanı Sevgen Eralp, diş taşının, diş yüzeyleri iyi temizlenmediği zaman üzerlerinde biriken bakteri plağından kaynaklandığını söyledi.

Halk arasında dilden dile dolaşan “diş taşlarını temizletmek zararlıymış, diş taşlarının faydası varmış” gibi söylentilere uzmanlardan yanıt geldi. Diş Hekimi ve Protez Uzmanı Sevgen Eralp, diş taşının, diş yüzeyleri iyi temizlenmediği zaman üzerlerinde biriken bakteri plağından kaynaklandığını söyledi. Bakteri plağından köken alan sertleşmiş bir yapının faydalı olamayacağını söyleyen Eralp, “Diş taşının oluşumunda olmazsa olmaz faktörlerden biri de tükürüktür. Tükürüğün yapısına göre diş taşı daha fazla miktarda ya da daha sık sürelerle oluşabilir. Diş taşı miktarı arttıkça, diş eti çekilmesi de artar. Dişlerin araları açılır. Açılan bölgelere diş taşı birikimi devam eder. Çekilme daha da artar. Birikimin fazla olduğu yerlerde çürük başlangıcı da olabilir. Olayın sonunda aslında kemik erimesi de olmuştur, fakat diş taşı, dişlerin hareketini ve diş eti çekilmeleri sonucu arada oluşan boşlukları kamufle eder. Hasta durumun ciddiyetinin farkında olmayabilir” dedi.

Diş taşı temizlendikten sonra, doğru fırçalama teknikleri ile diş etlerinin doğal formuna geri döneceğini de belirten Eralp şöyle konuştu:

“Diş taşı olan yerde diş eti iltihabı olacaktır. İltihaplı bölgede kanamalar ve kötü koku da olacaktır. Kötü koku, ister istemez kişinin sosyal yaşamını etkileyecektir. Doğrusu, çok bastırmadan diş etlerimizi de dişlerimizle beraber fırçalamak ve iltihabın dışarı akmasına izin vermek olacaktır. Böyle bir durumdan kısa sürede kurtulmanın yolu yine, diş taşı temizliğinizi yaptırmak ve kişisel ağız hijyen yönteminizi öğrenip, bunu sürekli uygulamaktır.”

The post Diş taşı neden oluşur? appeared first on SAĞLIK GAZETESi - Türkiye'nin Sağlık Habercisi.


Ağzınız mı kokuyor? İşte nedenleri

$
0
0

Ağız kokusu; açlık, böbrek yetmezliği, diyabet, karaciğer, mide, bademcik ve diş rahatsızlıklarından kaynaklanabiliyor.

Medical Park Samsun Tıp Merkezi Ağız ve Diş Sağlığı Kliniği’nden Dt. Emre Harbalioğlu “ağız kokusu” hakkında bilgi verdi. Dt. Harbalioğlu, “Ağız kokusu (halitozis) toplumda birçok kişinin yaşadığı ve çözüm bulmaya çalıştığı bir rahatsızlıktır. Bunun birçok sebebi olabilir. Açlık, böbrek yetmezliği, diyabet(şeker hastalığı),karaciğer, mide, bademcik ve diş rahatsızlıkları gibi birçok etken olabilmektedir” dedi.

Ağız ve diş sağlığına bağlı etkenler hakkında bilgi veren Dt. Emre Harbalioğlu, “Ağız kokusuna ağzımızdaki bakteriler sebep olmaktadır. Bu bakterilerin artıkları olan sülfürlü bileşikler kötü kokuya neden olur. Bununla birlikte diş çürükleri, dişeti hastalıkları, eski protezler gibi faktörleri de sıralayabiliriz. Dişler ağzın yaklaşık olarak yüzde 25’ini kaplar. Dişlerimizi fırçalasak bile bakteri plağını tam olarak temizleyemeyiz. Bu nedenle diş ipi ve diş fırçası kullanımı sınırlı bir ağız temizliği sağlamaktadır” diye konuştu. Dt. Emre Harbalioğlu şu bilgileri verdi:

“Ağız gargaraları da ağız hijyeninde büyük önem taşımaktadır. Dil yüzeyi oldukça pürüzlü yapıdadır ve bakterilerin yaşamasına elverişli yapıdadır o yüzden dil yüzeyini de fırçalamayı unutmamalıyız. Ayrıca ileri derecede dişeti rahatsızlığına sahip olan kişilerde temizlenemeyen alanlar vardır. Derin diş eti cebi olarak adlandırılan alanlar da kötü kokuya sebep olabilmektedir. Bu nedenle bu rahatsızlığa sahip kişilerin en kısa sürede diş hekimine başvurmaları gerekmektedir. Bununla beraber bol sıvı tüketimi, lifli gıda tüketimi de yarar sağlamaktadır. Düzenli diş hekimi kontrolleri ile problemler erkenden fark edilip olası ciddi sorunlar oluşmadan tedbir alınmalıdır.”

Özellikle ağız kokusu sorununu yaşamak istemeyenlerin neler yapması gerektiğine değinen Dt. Harbalioğlu, “Diş problemleri ile ilgili ağız muayenesi yapılması gerekmektedir. Koku testi yaptırmalıyız. Ağız kokusuna neden olacak gömülü ve sorunlu dişler çekilmelidir. Kötü koku içeren gıdalar tüketmemeliyiz” şeklinde konuştu.

The post Ağzınız mı kokuyor? İşte nedenleri appeared first on SAĞLIK GAZETESi - Türkiye'nin Sağlık Habercisi.

Dolgun dudaklar için silikona gerek yok

$
0
0

Türkiye’de ilk kez Makyaj Uzmanı Erdal Bektaş’ın uyguladığı “mikro pigment makyaj” ile dolgun dudaklar için artık silikona gerek kalmıyor.

“Migro pigment makyaj” yöntemi ile incecik dudaklar bile sadece iki seansta kalın, şekilli ve üstelik “ruj kullanmaya gerek kalmayacak şekilde” canlı ve renkli bir görüntüye kavuşuyor. Kalıcı makyaj uygulaması olan pigment makyaj da, kişiye göre değişebilse de ortalama olarak iki seansta istenilen görüntü elde ediliyor.Dünya da 1940’lı yıllardan beri kadınları güzelleştirmek için kullanılan “mikro pigment” yöntemiyle, “silikon” gibi yapay dolgular yerine, doğal şekilde dolgun ve renkli dudaklara sahip olmak mümkün.Makyaj Uzmanı , pigment makyajın diğer kalıcı makyaj sistemlerinden farkını şöyle açıkladı: “Aslında aynı olan hiçbir özelliği yok. Öncelikle kullandığımız makine farklı. Yurtdışından gelen özel sistemle pigment makyaj piyasadaki klasik dövme boyalarıyla yapılmıyor ve hiçbir renk değişimine uğramıyor. Bitki köklerinden elde edilen pigment yani ‘kıl folikülü’ ile uygulanıyor.”

ALTI SENE BOYUNCA RENK DEĞİŞİME UĞRAMIYOR

Mikro pigment makyaj da kullanılan boya, doğal bitki köklerinden yapıldığı için hiçbir alerji riski taşımıyor. Bu yüzden pigment makyajı herkes rahatlıkla yaptırabilir. Pigment makyaj, 5-6 sene boyunca hiçbir renk değişimine uğramadan ve silik bir görüntü olmadan kullanılabiliyor.Pigment makyajın kullanım alanlarına değinen Erdal Bektaş, sözlerini şöyle sürdürdü: “Kaş ve kirpiklerin gür görünümü sağlayıp, yoğunluk veriyoruz. Surata allık olarak da uygulanabiliyor ve allık oldukça talep görüyor diyebilirim. Bunun dışında dudaklarda ve tüm yara izlerinin kapatılmasında sıklıkla kullanıyoruz.”

Incoming search terms:

  • dolgundudaklar icin ilâclar

The post Dolgun dudaklar için silikona gerek yok appeared first on SAĞLIK GAZETESi - Türkiye'nin Sağlık Habercisi.

İşte şeker hastalığının belirtileri

$
0
0

Şeker hastalığının en önemli üç belirtisinin sık idrara çıkma, sık susama hissi ve iştah artışı olduğunu belirten Dr. Özkılıç, ‘Halsizlik, yorgunluk, ani kilo kayıpları, erkeklerde sertleşme problemleri, ciltte kuruluk, yaraların geç iyileşmesi hastalığın belirtileridir’ dedi.

Kula Devlet Hastanesi Dâhiliye Uzmanı Dr. İbrahim Özkılıç, şeker hastalığının belirtileri ile ilgili bilgiler verdi. Dr. Özkılıç, ağız kuruluğu olanların ve sık idrara çıkanların şeker hastası olabileceğini söyledi. Diyabet hastalığı ile ilgili çalışma yapan Kula Devlet Hastanesi Dâhiliye Uzmanı Dr. İbrahim Özkılıç, şeker hastalığı olarak bilinen hastalığın, insülin adı verilen bir hormonun yetersiz salgılanmasından ya da etkisindeki bozukluktan dolayı ortaya çıkan metobolik bir hastalık olduğunu ifade etti.

‘AİLE HEKİMLERİNE BAŞVURUN’

Şeker hastalığına tanı koymada yardımcı birden fazla tanı yöntemi bulunduğunu anlatan Dr. Özkılıç, şunları söyledi: ‘Tanı yöntemleri açlık kan şekeri düzeyine bakılması, yemekten sonra 2. saat tokluk kan şekeri düzeyine bakılması, şeker yükleme testi, 3 aylık kan şekeri ortalamasını gösteren HgbA1c testidir. Bunlar arasında tanı koymada en önemli olan 0. ve 2. saat kan şekeri düzeyine bakılan şeker yükleme testidir. Şeker yükleme testi sadece tanı koymakla kalmaz, risk altındaki bireyleri belirlemede de önemli rol oynar. Şeker hastalığı risk faktörü olmasa bile tüm erişkin nüfusta görülebileceğinden, en azından yılda bir kez basit bir yöntem olan parmak ucu kan şekerine bakılmasını önermekteyiz. Risk faktörü olan bireylerin özellikle ailede şeker hastalığı olan, obezitesi olan, kan yağ düzeyleri yüksek olan bireylerin aile hekimlerine veya en yakın iç hastalıkları uzmanına başvurarak, şeker hastalığı açısından ayrıntılı tetkiklerinin yaptırması gerekmektedir.”

‘GÖRME KAYBI, UZUV KAYIPLARI OLABİLİR’

Son yıllarda obezitenin yaygınlaşması nedeniyle şeker hastalığının daha sık görülmeye başladığını söyleyen Dr. Özkılıç, ‘Temelde 2 tipi olup, tip 1 çocuklarda ve erken yaşlarda görülürken, tip 2 özellikle ileri yaşlarda ve obez kişilerde görülmektedir. Şeker hastalığı direk veya organ hasarı yaratarak ölümlere neden olabilen önemli kompleks bir hastalıktır. Hastalığın uzun süre ortaya çıkan sonuçları kalp ve damar hastalıkları, görme kaybı, böbrek yetmezliği, damarsal ve sinirsel tutulumlar sonucu uzuv kayıpları, erkeklerde ereksiyon problemleri olarak sayılabilir. Ölümle sonuçlanabilen veya yaşam konforunun önemli ölçüde bozulmasına neden olan bu sorunların gelişmemesi için, şeker hastalarında erken tanının ve düzenli takip tedavinin önemi çok büyüktür’ diye konuştu.

The post İşte şeker hastalığının belirtileri appeared first on SAĞLIK GAZETESi - Türkiye'nin Sağlık Habercisi.

Şeker, depresyon ve endişe halini kötüleştiriyor

$
0
0

Amerikalı bilim adamlarının araştırması, bisküvi, çikolata, şekerleme gibi birçok hazır gıda ürününde kullanılan, meyve ve sebzelerde doğal halde bulunan fruktozun fazla alımının özellikle strese verilen tepkinin geliştiği ergenlik döneminde depresyonun ve endişe halinin kötüleşmesine yol açtığını gösterdi. 

Fareler üzerinde yapılan araştırmada fruktozun fazla tüketilmesinin beyni değiştirdiği ve bu durumun da davranışları olumsuz yönde etkilediği ortaya çıktı. 

Genç ve yetişkin farelere normal ve aşırı fruktoz diyeti uygulayan bilim adamları, 10 hafta sonra hayvanları strese maruz bıraktı. Fazla fruktoz alan genç farelerin daha fazla stres hormonu salgıladığı, depresyon ve endişe belirtilerinin arttığı gözlendi.

Aşırı fruktoz alımı durumunda gençlerin yoğun stres altında kalabileceğini belirten bilim adamları, uzun süre devam eden stres halinin kan basıncını yükselttiğine, bağışıklık sistemini zayıflattığına, kalp krizi ve felç riskini artırdığına, kısırlığa yol açtığına ve yaşlanmayı hızlandırdığına dikkati çekti. 

Araştırmanın sonuçları Washington’da düzenlenen Neuroscience derneğinin bu yılki toplantısında sunuldu.

Muhabir: Şeyma Tahan

The post Şeker, depresyon ve endişe halini kötüleştiriyor appeared first on SAĞLIK GAZETESi - Türkiye'nin Sağlık Habercisi.